Denizin, ağaçların, sessizliğin ve huzurun tadını çıkarabilmeniz adına Kalamış’ta yapabileceğiniz pek çok aktivite mevcut. Özellikle yaz aylarında Kalamış Parkı’nda spor etkinlikleri düzenleniyor. Marina’yı gezebilir, enfes deniz kokusu eşliğinde güzel bir gün geçirebilirsiniz.
Fenerbahçe Parkı’nda tarihi ağaçlar içinde yeşil ve mavinin huzurunda uzun yürüyüşler yapıp; kısa molalarda çayınızı, kahvenizi içerek dinlenebilirsiniz. Fenerbahçe adasının büyük kısmını oluşturan parkta piknik alanları, kafeler ve denize inen merdivenler mevcuttur.
Kadıköy Çarşısı’nda aradığınız bir çok şeyi bulabilirsiniz. Türk mutfağının farklı çeşitleri, sokak aralarına dağılmış yeme içme mekanlarında sizleri bekliyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde canlı müzik eşliğinde meyhane sofralarına katılabilirsiniz. Antikacıları, küçük dükkanları, baharatçıları da gezmeyi unutmayın.
Huzurlu ve sakin havasıyla Moda, İstanbul’un farklı bir yüzünü göreceğiniz nadir semtlerden biri. Tarihi Moda İskelesi, her yerinden görülebilen deniz manzarası ile eşsiz güzellikte. Moda Sahili’nde deniz havasının tadını çıkarabilir, meşhur çay bahçelerinde denize karşı keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Bağdat Caddesi, Kızıltoprak’tan başlayarak; Maltepe Belediyesi sınırlarındaki Cevizli’ye kadar uzanan ünlü bir caddedir. Bağdat Caddesi denince akla gelen alışveriş keyfine hayır diyemeyeceksiniz. Türkiye’den ve dünyadan seçkin markaları bulabilir, caddenin geniş kaldırımlarında güzel hava eşliğinde yürüyebilirsiniz.
Prens Adaları; Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada, Sedefadası, Tavşanadası, Sivriada, Kaşıkadası ve Yassıada’dan oluşur. Vapur seferleriyle kolaylıkla ulaşılabilen Prens Adaları, denize girmek, ada havası solumak, sakin bir gün geçirmek isteyenler için idealdir. Aya Yorgi Kilisesi ve pek çok plaj, Büyükada’da yer almaktadır.
Güneşin batışını Kız Kulesi’ne karşı izlemek eşsiz bir deneyim olacak. Kız Kulesi, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş bir yapı. Masalsı görünümüyle Üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eser.
Beylerbeyi Sarayı, Boğaz’a nazır konumu, eşsiz manzarası ile İstanbul’un keyifli gezi güzergâhlarının başında geliyor. Sarayın mermer işçiliği, tarihi eşyaları, dokusu, konumu gibi detaylar herkesi büyülüyor. Tarihe merakı olan herkesin uğrak noktası Beylerbeyi Sarayı; Anadolu Yakası’nda, Kuzguncuk ve Çengelköy arasında yer alıyor.
Kuzguncuk, İstanbul’da eski mahalle kültürünü yaşatan semtlerden. Rengarenk evleri ile herkesi kendisine hayran bırakan semtin her alanı neredeyse tarihi eser niteliğine sahip. Arnavut kaldırımlarının bulunduğu sokaklardaki bu evleri, küçük dükkanları keşfedebilir ve bolca fotoğraf çekebilirsiniz.
Çengelköy, dar sokakları, cumbalı evleri ve yerli halkıyla birlikte sokakları tarihi çınar ağaçlarıyla çevrili. Çengelköy, Tarihi Çınaraltı Aile Çay Bahçesi’ne ev sahipliği yapıyor. Ara sokaklarda yer alan fırınlara uğrayarak kahvaltılıklar alabilir; buradan Hamdullah Paşa Camii’nin arkasındaki çay bahçesine uğrayabilirsiniz.
Beykoz ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Riva’ya kadar uzanan Abraham Korusu ya da daha bilindik adıyla Beykoz Korusu, 150 dönümlük alanıyla Boğaziçi korularının en büyüklerinden. Korunun içinde iki büyük mağara, beş havuz ve bir saray kalıntısı bulunuyor.
Beykoz ilçesinin şirin balıkçı kasabalarından biri olan Anadolu Kavağı, sahip olduğu doğal güzelliği, balıkçı tekneleri, muhteşem deniz manzarası ve temiz havasıyla sakin bir gün geçirmek isteyenlerin uğrak mekânı olmaya devam ediyor. Anadolu Kavağı’nda yapılabilecek en güzel aktivite; haftasonu gezisi ve balıkçı restoranlarında yeme içme keyfi. Yoros (Ceneviz) Kalesi de ayrıca görülebilecek yerler arasında.
Ayasofya, Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. Günümüz Ayasofya’sı, İmparator Justinianos tarafından yaptırılmıştır.16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir. Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya, Osmanlı Dönemi’nde kompleks bir yapıya dönüştürülmüştür.
Sultan Ahmet Camii veya Sultânahmed Camiî, 1609-1617 yılları arasında I. Ahmed tarafından İstanbul’daki tarihî yarımadada yaptırılır. Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, 20.000’i aşkın İznik çinisiyle bezenmesi. Sultanahmet Camii, külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük eserlerden biri. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşur.
Süleymaniye, İstanbul’un üçüncü tepesinde, tepenin Haliç’e bakan yamacında kurulu. Şehrin her yerinden, özellikle Topkapı Sarayı’ndan göründüğü gibi, Süleymaniye’nin oldukça güzel ve geniş bir manzarası var. Semte adını ve özelliğini kazandıran cami ve külliyesiyle birlikte İstanbul’un en önemli semtlerinden biri.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşan bir müzeler kompleksi. Türkiye’nin ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonlarında, imparatorluk topraklarından getirilen, çeşitli kültürlere ait bir milyona yakın eser bulunuyor.
İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Sultan sarayları dışında günümüze ulaşabilen tek özel saray. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinden getirilmiş nadir sanat eserleri sergileniyor. Büyük salonların bulunduğu geniş camekânlı kısımda, 13-20 yy.ların el işi Türk halıları bulunuyor.
Gülhane Parkı, Osmanlı Devleti döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılırdı. Oldukça geniş bir alana kurulan parkın, Sarayburnu Kapısı ve İstanbul Kapısı olmak üzere iki girişi bulunuyor. Cumhuriyet döneminde de önemini koruyan park, İstanbul’un en önemli dinlenme ve etkinlik alanından biri.
Roma İmparatorluğu ve sonrasında Bizans İmparatorluğu devrinde hipodrom olarak kullanılan Sultanahmet Meydanı, bugün de olduğu gibi şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkezi olarak önemini sürdürüyor. Ayasofya, Sultan Ahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Dikilitaş, Alman Çeşmesi bu meydanın çevresinde bulunuyor.
Kariye Müzesi, Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapı. Müze, iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle dünya çapında tanınıyor. Doğu Roma resim sanatının son döneminin önemli ve güzel örneklerini sunuyor. Mozaiklerdeki derinlik fikri ve figürlerdeki hareketli üslup; Orta Çağ’da Rönesans Dönemi’ni haber veren üstün bir sanatsal değer taşıyor.
Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan, şehrin en büyük kapalı sarnıcı. Ayasofya binasının güneybatısındaki küçük bir binadan girilir. Sarnıç, Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılır. Suyun içinden yükselen pek çok mermer sütun nedeniyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirilir.
Mısır Çarşısı, Eminönü`nde Yeni Camii`nin arkasında ve Çiçek Pazarı`nın yanındadır. İstanbul`un en eski kapalı çarşılarından olan Mısır Çarşısı, Osmanlı’dan beri İstanbul’da geleneksel Türk lezzetlerini arayanların ilk adresi olarak biliniyor. Asya’dan ve Afrika’dan gelen bin bir çeşit baharatı, her derde deva şifalı otları satan dükkânları sayesinde Mısır Çarşısı ününe ün katıyor.
Kapalıçarşı, dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biri; yaklaşık 4.000 dükkân bulunuyor. Yılda 91 milyon turisti ağırlayan Çarşı, dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanı. Kapalıçarşı’da halı ve mücevheratın yanında meşhur Türk işi gümüşten yapılmış eserler, bakır, bronz hediyelik ve dekoratif eşya, seramik, oniks ve deriden mamul, üstün kaliteli, Türkiye hatıraları zengin bir koleksiyon bulabilirsiniz. Batılı yazarlar, seyahatname ve anılarında Kapalıçarşı’ya geniş yer ayırmışlardır.
Eminönü, İstanbul‘un tarihi yarımadasında hareketli ve turistik yerlerden birisi konumunda. Yeni Camii’nin etrafında ve Eminönü meydanında İstanbul’un canlı tarihini gözlemleyebilir, her çeşit baharatı bulabileceğiniz tarihi Mısır Çarşısı‘nı, Mercan Yokuşu’nu ve Tahtakale’deki Osmanlı hanlarını gezebilirsiniz. Büyük Valide Han ve Büyük Yeni Han’a uğramayı unutmayın.
İstanbul’un Fatih ilçesinde yer alan Yedikule Zindanları, İstanbul’un ve Türkiye’nin en eski açık hava müzelerinden biri. Bizanslıların inşa ettiği 4 kulenin ardından, Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’un fethinden sonra 3 kule daha eklemiş ve kule sayısı 7’ye çıkmış.
Karaköy, İstanbul’un bankaları ve iş hanlarıyla ünlü en eski ticaret merkezlerinden biri. Tarih boyunca bir liman ve ticaret merkezi olma özelliğiyle ön plana çıkmış. 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti’nin finans merkezi haline geldi. Bugün ise sokaklarında kaybolarak, sokak sanatlarını yerinde yaşayabilir, şık restoranlarında Osmanlı mutfağını tadabilirsiniz.
Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilir. Kule, Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyıl yenilenmiş ve tamir edilmiştir. Hezarfen Ahmet Çelebi, kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa’da ilgi ile karşılanmış, İngiltere’de uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.
Galata Mevlevihanesi, Beyoğlu’nun karmaşasından kaçmak için birebir. Müze sergilemesi, Semahane binasında olup alt kat derviş odalarında tasavvuf, tarikat eşyaları, Galata Mevlevihanesi ve güzel sanatlar bölümleri, giriş katta Sema alanı, üst kat mahfillerde hat levhaları ve müzik aletleri görülebilir.
Balat, Arnavut kaldırımlı ve rengârenk evlerle dolu dar sokaklara sahip mütevazı bir mahalle. Ekümenik Rum Patrikhanesi Bazilikası, sinagoglar ve Bizans kiliseleri gibi binalar; Yahudi, Rum ve Ermeni topluluklarına ev sahipliği yapan bölgenin kozmopolitan tarihini bizlere yansıtır. Fener Rum Patrikanesi’ne, Ferruh Kethuda Camii’ne, Sveti Stefan Kilisesi’ne, Küçük Mustafa Paşa Hamamı’na uğramayı unutmayın.
Haliç’in o ünlü panaromasının seyredilebildiği sırtlarına çıkıldığında; ünlü Fransız yazar Pierre Loti’nin adını taşıyan Kahve’ye ulaşılır. İstanbul’da uzun dönemler yaşayan ve gerçek bir İstanbul aşığı olan Pierre Loti’nin adını alan Kahve, İstanbul ve Haliç manzarasının tadına varmak isteyen herkese hitap ediyor.
Fener Rum Patrikhanesi (Constantinopolis Ekümenik Patrikhanesi), İstanbul’un Fener semtinde yer alıyor. İstanbul’un fethinden sonra, gayrimüslim toplumların yaşayışına dair düzenlemeler, Fatih Sultan Mehmet’in çıkardığı fermana bağlandı ve böylece Fener Rum Patrikhanesi’nin yasal statüsü süreklilik kazandı.
İstiklâl Caddesi, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, Tünel ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından beri Türkiye’nin en ünlü caddelerinden biri olma vasfını koruyan cadde. Her türlü damağa ve bütçeye hitap eden fast food büfelerinden, küresel lokanta zincirlerine, balık lokantaları, muhallebiciler, tatlıcılar ve börekçiler gibi geleneksel tatlara uzanan lokantalar bulunuyor. Geceleri ise meyhanelerden türkü evlerine, fasıl mekânlarından rock barlarına kadar uzanan muazzam genişlikteki bir yelpazeye sahip. Cadde ayrıca, tiyatro, sinema, kitabevleri ve sanat galerileri gibi birçok kültür merkezine ev sahipliği yapıyor.
1842 yılında I. Abdülmecit tarafından bugünkü saray haline getirilen Dolmabahçe Sarayı’nda Abdülmecit’ten sonra kardeşi Abdülaziz yaşar. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı Konutu olan Dolmabahçe Sarayı, Atatürk’ün öldüğü yer olması nedeniyle de ayrı bir öneme sahip. Dolmabahçe Sarayı’nın ana yapıları; Harem, Mabeyn, Saat Kulesi ve Dolmabahçe Camisi’dir. Sarayda eşsiz sanat eserlerini görmek mümkün.
Soğukçeşme Sokağı İstanbul’un Sultanahmet semtinde yer alan, üzerinde tarihsel evlerin bulunduğu küçük bir sokak. Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı arasında bulunan sokak, trafiğe kapalı. Adını, bu sokakta bulunan III. Selim dönemine ait 1800 tarihli mermer bir Türk çeşmesinden alan Soğukçeşme Sokağı’nda yer alan İstanbul Kitaplığı, dünyanın farklı ülkelerinden yazarların İstanbul hakkında yazdıklarıyla dolu.
Emirgan’da yer alan Sakıp Sabancı Müzesi, zengin bir hat ve resim koleksiyonunu bünyesinde barındıran ve düzenlediği geçici sergilerle birçok ünlü sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan bir sanat müzesi. Sanatsever herkesin uğrak noktası olan müzeyi ziyaret etmenizi öneriyoruz.
Emirgan Korusu denince akla lale bahçeleri, köşkleri ve boğaz manzarası gelir. Emirgan Korusu’nun muhteşem temiz havasında yürüyüş yapabilir, içindeki köşklerde yemek yiyebilirsiniz. Özellikle Nisan ayında gerçekleşen Lale Festivali’ne katılmanızı tavsiye ederiz.
Tertemiz orman havası ile ziyaretçilerini karşılayan Atatürk Arboretumu, 1500’den fazla bitki türü ve üç yapay gölü ile eşsiz bir doğaya sahip. Pazartesi hariç, haftanın her günü 9.00 – 17.00 arası açık olan Arboretum, şehrin gürültüsünden uzaklaşmak isteyen doğaseverlerin buluşma noktası.
İstanbul denilince akla gelen kentin meşhur simgesi olan yedi tepesini ziyaret etmeden İstanbul’dan ayrılmayın. İstanbul’un yedi tepesi; Sultanahmet Bölgesi, Nuruosmaniye-Çemberlitaş Bölgesi, Süleymaniye-Beyazıt Bölgesi, Fatih Camii’nin olduğu bölge, Yavuz Selim Cami’nin olduğu bölge, Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nin olduğu bölge ve Kocamustafapaşa Bölgesi’dir.
Eminönü Galata Köprüsünden başlayarak Anadolu Kavağı’na kadar süren etkileyici İstanbul Boğaz turu yapmadan İstanbul geziniz tamamlanmaz. İstanbul’un dillere destan yalıları, sarayları ile bezenen Boğazını tekne veya vapurla gezebilirsiniz. Akşamları müzik ve yemekle birleştirilen turlar olduğunu da hatırlatalım. Bırakın, Boğaz sizi büyülesin.